Hayırlı Aile Reisi Olunuz

TAKİP ET

Bir gün Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

-Hayırlı aile reisi olunuz!

-Ya Rasülallah! Hayırlı aile reisi nasıl olur? Diye sorulduğunda şöyle dedi:

-Siz eve gelince hanım seviniyor, çocuklar koşarak sizi karşılıyorsa, hayırlı aile reisisiniz. Şayet siz kapıdan girerken sinirleri geriliyor, “Yine geliyor” diye söyleniyorsa, çocuklar da köşe bucak kaçıyor, sizden uzaklaşma ihtiyacı duyuyorlarsa bilin ki hayırlı aile reisi olamamışsınız.



Resulullah hanımlar için de şöyle buyurdu:

-Siz de hayırlı hanım olunuz evinizde.

-Hayırlı hanım nasıl olunur? Diye sorulduğunda Şöyle buyurdu:

-Hayırlı hanım, kocası yüzüne bakınca huzur duyar, rahatlık hisseder.

-Hayırsız hanım nasıl olur?

-Kocası yüzüne bakınca huzuru kaçar, evinden uzaklaşma hissi duyar.

Ailede huzur eşlerin birbirlerine karşı sevgi ve muhabbetleri ile sağlanır. Eşleri birbirlerine hakkaniyet ölçüleri dahilinde davranmaları çocuklar için de önemlidir. Anne babayı örnek olan çocuk sevgiyi kendi yaşantısına taşıyacaktır.

Aile içi ilişkilerde sevgi ve muhabbet merkeze alınmalıdır. Korku, şiddet ve nefret gibi unsurlar kişilerarası ilişkilerde güveni sarsar ve muhabbeti öldürür. Bu ortamda büyüyen çocuklar dış dünyaya açıldıklarında insanlarla sağlıklı ilişkiler kuramazlar.



AİLE İÇİ İLİŞKİLERDE SAYGI

Yaşlı bir hanım Rasülullah’ı ziyarete gelmişti. Rasülullah, kadınlarına hiç değer verilmediği bir dönemde kadını görünce ayağa kalktı ve cübbesini çıkarıp yere serdi ve onu buyur dedi. Hanıma Resulullah'ın hürmetini gören Ayşe validemiz onun kim olduğunu sordu. Resulullah şöyle buyurdular:

-Bu hanım, Hatice ayakta iken yanına gelir, ona dostluk eder, yardımda bulunurdu!

İBRAHİM’İN
OĞLUNDAN İSTEĞİ

Hz. İbrahim’in oğlu İsmail Cürhüm kabilesinden bir kızla evlenmişti. Bir gün babası Hz İbrahim onu görmeye geldi. İsmail o sırada evde yoktu. İsmail’in hanımına sordu. O da,

-Geçimimizi temin etmek için dışarı çıkıp gitti, dedi. Sonra İbrahim:

-Geçiminiz, haliniz nicedir? diye sordu, İsmail’in hanımı:

-Fakirlik içindeyiz. Fena bir durumdayız, diye şikâyette bulundu. Bunun üzerine İbrahim, gelinine:

-Kocan geldiğinde benden selam söyle, kapısının eşiğinin basamağını değiştirsin.

İsmail geldiğinde babasının gelip gittiğini anlar gibi oldu ve karısına:

-Evimize gelen oldu mu? Diye sordu. O da;

-Evet, Şöyle şöyle biçimde yaşlı birisi geldi. Bana seni sordu. Cevap verdim. Geçimimizi sordu. Ben de, darlık içinde bulunduğumuzu söyledim, dedi. Bunun üzerine İsmail:

-Peki sana bir söz emanet etti mi? Dedi. Gelin de:

-Evet, bana, selam söylememi ve kapının basamağını değiştirmeni tenbih etti, dedi. Sonra İsmail hanımına:

-O gelen ihtiyar babamdır. Bana senden ayrılmamı emretmiştir. Artık sen ailenizin evine gidebilirsin, dedi ve ondan ayrılarak Cürhüm kabilesinden, başka bir hanımla evlendi.



İbrahim (as) Allah’ın dilediği bir müddet uzaklaştı ve tekrar geldi. Evde yine İsmail’i bulamadı. İsmail’in hanımının yanına girdi. Ona da İsmail’i sordu. Gelin:

-Geçimimizi tedarik etmeye gitti, dedi. İbrahim:

-Nasılsınız, geçiminiz, haliniz iyi midir? Diye sordu: İsmail’in hanımı da:

-Biz, hayır, saadet ve bereket içindeyiz dedi ve Allah’a hamdü senada bulundu. İbrahim:

-Ne yiyip ne içiyorsunuz? Deyince gelin:

-Et yiyoruz. Su içiyoruz, dedi. Hz. İbrahim:

-Ya Rab! Bunların etlerini ve sularını bereketli kıl, diye dua etti. İbrahim (as) gelinine:

-Kocan geldiğinde ona selam söyle ve ona kapısının eşiğini güzel tutmasını tenbih et, dedi. (İbrahim sonra Şam’a döndü.) İsmail geldiğinde hanımına:

-Evimize gelen oldu mu? Diye sordu. Karısı da:

-Evet, güzel yüzlü bir ihtiyar geldi, dedi ve o zatı övdü. Daha sonra gelin:

-Seni sordu, ben de:

-Geçimimizi temin için çıktı, dedim.

-Geçiminiz nasıldır? Dedi. Ben de:

-Bolluk içindeyiz, dedim. Sonra İsmail hanımına:

-Sana bir söz emanet etti mi? Diye sordu. Hanımı da:

-Evet. Sana selam söylememi söyledi ve kapının eşiğini iyi tutmamı emretti, dedi. Bunun üzerine İsmail, hanımına:

-İşte o zat benim babamdır. Sen de evimizin şerefli eşiğisin. Babam sana seni hoş tutmamı emretmiştir, dedi. (Tecrid-i Sarih: 9/118-120. Hadis no:1381.)