Bugün

10 yıl sonra

Yayınlanma: 12 Eylül 2025 - 21:43

TAKİP ETTAKİP ET

Karım öldükten sonra,
 
Karım öldükten sonra, kanımdan olmayan oğlunu evden kovdum; on yıl sonra, beni mahveden bir gerçek ortaya çıktı.
Eskimiş çantasını yere fırlattım ve on iki yaşındaki çocuğa soğuk, cansız gözlerle baktım.
"Git buradan. Sen benim oğlum değilsin. Karım gitti; artık sana bakmak için hiçbir sebebim yok. İstediğin yere git."
Ağlamadı.
Yalvarmadı.
Sadece başını eğdi, kopuk kayışlı eski çantasını aldı ve sessizce, tek bir kelime bile etmeden kapıdan çıktı.
On yıl sonra, gerçek ortaya çıktığında...
Tek dileğim zamanı geri almaktı.
Karım aniden felç geçirerek ölmüş ve beni on iki yaşında bir çocukla baş başa bırakmıştı.
Ama o benim oğlum değildi.
O, benimle tanışmadan önce yaşadığı bir ilişkinin, kimseyle paylaşmadığı bir aşk hikayesinin çocuğuydu. Tek başına, partnersiz geçirdiği bir hamilelik.
26 yaşında onunla evlendiğimde, ona hayrandım; tek başına bir çocuk yetiştirmiş güçlü bir kadındı.
Kendi kendime, "Onu ve çocuğunu da kabul ediyorum." dedim.
Ama gönülden doğmayan aşk... asla sürmez.
Çocuğa sevgiden değil, görev bilinciyle baktım.
Ve karım öldüğünde, her şey dağıldı.
Beni hiçbir şey alıkoyamadı.
Onu artık hayatımda tutmam için hiçbir sebep yoktu.
Her zaman sessiz, saygılı ama mesafeliydi.
İçten içe onu hiç sevmediğimi biliyordum.
Annesinin cenazesinden bir ay sonra ona,
"Git buradan. Yaşasan da ölsen de umurumda değil." dedim.
Ağlayacağını sandım. Yalvaracağını sandım.
Ama yalvarmadı.
Sessizce gitti.
Ya ben? Hiçbir şey hissetmedim. Suçluluk duymadım. Acıma duymadım.
Eski evi sattım. Yeni bir yere taşındım.
Hayat daha iyi oldu. İşlerim gelişti.
Yeni bir kadınla tanıştım.
Çocuk yok. Yük yok. Huzur. Rahatlık.
İlk birkaç yılımda bazen çocuğu düşünürdüm; endişeden değil, sadece meraktan.
Nereye gidebilirdi ki? Hâlâ hayatta mıydı?
Zamanla o merak bile azaldı.
Ailesiz, yuvasız, on iki yaşında bir yetim; nereye gidebilirdi ki?
Bilmiyordum.
Umurumda değildi.
Hatta bir gün kendi kendime,
"Öldüyse belki de en iyisiydi. En azından artık acı çekmek zorunda kalmayacaktı." dedim.
Ve bir gün, tam on yıl sonra...
Telefonum çaldı. Numara bilinmiyordu.
"Alo efendim? Bu Cumartesi bir sanat sergisinin açılışına katılabilir misiniz? Biri sizi orada görmek istiyor."
Kapatmak üzereydim; sanatçıların hiçbirini tanımıyordum. Ama bunu yapmadan önce, karşı taraftaki ses kanımı donduran bir şey söyledi:
"Yıllar önce terk ettiğin çocuğa ne olduğunu bilmek ister misin?"��
Diğer sayfamıza geçerek detayı okuyunuz
1 / 2
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR