40 yıl sonra eşim gözlerimin içine baktı ve “Seninle evlendiğim için pişmanım” dedi. Çığlık atmadım. Ağlamadım. Yukarı çıktım, bir çanta hazırladım ve onu masada otururken bıraktım. Ama bilerek arkamda bir şey bıraktım: onun sessiz zulmünün 40 yılını detaylandıran günlüğüm. Bir ay sonra aradı, sesi titriyordu. “Okudum. Bilmiyordum…” İkinci bir şans için yalvarıyor… ama ayrıldığım günden beri ne planladığım hakkında hiçbir fikri yoktu. Kaşığın Mark’ın kahve fincanının yan tarafına çarpması mutfaktaki tek sesti. Karşısına oturdum, ellerim kucağımda düzgünce kavuşturulmuş bekliyordum. Aramızdaki sessizlik yıllar içinde kendi diline dönüşmüştü: gergin, boş ve nihai. deıvamı diğer saıyfada