Defne ve Umut, ikizler, aylardır yemek yemeyi reddediyordu. Doktorlar, psikologlar, terapistler… Kimse onların neden bu hale geldiğini anlayamamıştı. Serhan, çaresizce çocuklarının eski neşesine kavuşması için mucizeler dilerken, kapısında beliren bir kadın her şeyi değiştirecekti.O kadın Efsun’du. Kıyıdaki küçük bir köyden gelmiş, gözleriyle insanların göremediği duvarların ötesini görebilen biriydi. İlk gününde masada çocuklarla oturup onlara tatlı bir sesle yaklaşması, Serhan’ın içinde yıllardır uyuyan bir umudu uyandırdı.
Efsun’un çocuklara sorduğu basit bir soru, yıllardır gizli kalan gerçeği ortaya çıkardı: İkizler, tatlı ve patlamış mısır dışında hiçbir şey yemiyordu. Ancak sorun iştahsızlık değildi. Onlar, annelerinin yokluğunda onu cennette aç kalmasın diye yiyeceklerini saklıyorlardı.
Serhan, çocuklarının bu masum davranışı karşısında dizlerinin bağı çözüldü. Defne’nin gözlerindeki yaşlar, Umut’un sakladığı kutu… Hepsi bir ağırlık olarak yüreğine çökmüştü. Ama Efsun, sevgi ve anlayışla çocukların kalbine dokunmuştu. Onlara, yemek yemenin annelerini mutlu edeceğini anlattı. Ve o gece, Defne ve Umut ilk kez tabaklarındaki yemeğin çoğunu yediler.
Serhan, o akşam mutfağa gidip Efsun’a teşekkür etti. Efsun ise “Önemli değil, sadece onları dinledim” dedi. Ama Serhan biliyordu ki, Efsun çok daha fazlasını yapmıştı. O, sadece çocukların değil, Serhan’ın da yüreğine dokunmuştu.
Günler geçtikçe evdeki atmosfer değişti. Efsun, çocuklara yemek yapmayı, hayatın küçük lezzetlerini öğretirken, Serhan da yavaş yavaş iş hayatının stresinden uzaklaşıp ailesine daha çok zaman ayırmaya başladı. Defne piyano derslerine geri döndü, Umut futbol takımına katılmak istedi.
Ancak Serhan’ın içinde büyüyen hisler karmaşıktı. Efsun’a karşı duyduğu sevgi, Meltem’in ölümüyle oluşan yas ve suçluluk duygusuyla çatışıyordu. Bir gece balkonda yıldızları izlerken, bu duyguların tehlikeli olduğunu fark etti.
Efsun ise kendi içinde bir savaş veriyordu. Serhan’ın hayatına girmek, çocukların kalbine girmek kolay değildi. Üstelik kendi hayalleri, kendi hayatı da vardı. İzmir’de kendi lokantasını açma arzusu, Serhan’la olan ilişkisini karmaşıklaştırıyordu.
Bir gün Serhan, iş teklifini aldı. İstanbul’daki merkez ofise çağrılıyordu. Terfi, yeni başlangıçlar… Ama Serhan için artık en önemli şey ailesiydi. Efsun’un çocuklarla kurduğu bağ, onun kalbinde açılan yarayı iyileştiriyordu.
Efsun’un çocuklarla olan uyumu ve Serhan’ın değişimi, aileyi yeniden bir araya getirdi. Defne ve Umut, artık daha sağlıklı, daha mutlu çocuklardı. Serhan, Efsun’a evlenme teklif ettiğinde, çocukların sevinç çığlıkları evin her köşesine yayıldı.
Düğün, sade ama içten bir törenle gerçekleşti. Serhan ve Efsun, yeni bir aile olarak hayatlarına devam ettiler. Efsun, hayalini kurduğu lokantayı açtı. “Babaannemin Lezzetleri” adıyla, İzmir’de küçük ama samimi bir mekan oldu.
Çocuklar büyüdü, mutluluk ve sevgi içinde yaşadılar. Serhan ve Efsun, geçmişin acılarını geride bırakıp yeni bir hayat kurdular. Ve hayat, her ne kadar zor olsa da, sevgiyle yeniden anlam buldu.