Sofia konuşmaya çalışırken gözleri yaşlarla doldu, kelimeler boğazında düğümlendi. "Açtılar... ve hastaydılar. Ben sadece... onlara biraz süt vermek istedim," diye hıçkırıklar arasında söylemeyi başardı. Adam, söylediği sözlerden fazlasını anlayarak başını salladı. Gözlerindeki korkuyu, minik omuzlarındaki sorumluluk yükünü gördü. Onu küçümseme ve kayıtsızlık karışımı bir ifadeyle izleyen Ricardo ve Sandra'ya döndü. "Nasıl yapabildin?" dedi adam, sesi sert ve kararlıydı. "Bu çocuklar bakımı hak ediyor, zulmü değil." Sandra karşılık vermek için ağzını açtı ama adam onu durdurmak için elini kaldırdı. "Duymak istemiyorum. Bu kabul edilemez bir şey." Sonra, ifadesi bir kez daha yumuşayarak Sofia'ya döndü. "Böyle yaşamak zorunda değilsin. Sen ve kardeşlerin bir şansı, gerçek bir şansı hak ediyorsunuz. Adam cebine uzanıp bir kartvizit çıkardı. "Adım Harold Bennett. Size yardım etmek istiyorum. Hepinize." Sofía karta baktı, bu yabancının hayatlarını nasıl değiştirebileceğini tam olarak anlamasa da sözlerindeki gerçeği seziyordu. Harold'ın teklifi, varoluşunun çalkantılı denizine atılmış bir can simidi gibiydi. "Kaynaklarım var ve sana kalacak güvenli bir yer sağlayabilirim. Süt veya başka bir şey için endişelenmene gerek kalmayacak," diye güvence verdi Harold ona. O anda Sofía, tüm benliğine bir sıcaklık yayıldığını, kalbinde bir umut ışığının yeniden alevlendiğini hissetti. Harold'ın şefkati, yaralı ruhuna merhem gibiydi. Başını salladı, sesi neredeyse fısıltı gibiydi. "Teşekkür ederim efendim. Teşekkür ederim." Harold nazikçe gülümsedi ve ayağa kalkmasına yardım etmek için elini uzattı. "Hadi seni ve kardeşlerini kurtaralım." Sofía ayağa kalkarken, yüklerinin ağırlığı biraz daha hafifledi. Kardeşleri kollarında ve Harold yanındayken, geçmişinin gölgelerini geride bırakarak yeni bir hayata doğru ilk adımlarını attı. Dünya hâlâ uçsuz bucaksız ve belirsiz bir yerdi, ancak yeni bulduğu bir müttefikle, önünde ne varsa onunla yüzleşmeye hazır hissediyordu.