Bir tanıdık, karımın bana bıraktığı mektupları ulaştırdı. Onları okudukça kalbim paramparça oldu. Mektuplarda, karımın bana olan sevgisini, oğlumuzun aslında benim öz evladım olduğunu anlatıyordu. Çocuğun doğumunda yapılan sağlık raporları, benim şüphelerimi tamamen haksız çıkardı. O anda dizlerimin bağı çözüldü. Hayatımın en büyük hatasını yaptığımı anladım. Yıllarca öz evladımı sokaklarda yalnız bırakmış, ona en çok ihtiyacı olduğu anda sırtımı dönmüştüm. Bugün hâlâ peşini bırakamadığım bir pişmanlıkla yaşıyorum. Çocuğum nerede, nasıl bir hayat sürüyor bilmiyorum. Tek bildiğim, her gece dua ederken ondan af dilemekten başka elimden hiçbir şey gelmediği… Bu hikâye, bir anlık öfkenin, güvensizliğin ve şüphenin, insanın hayatındaki en değerli şeyi elinden alabileceğini gösteriyor. Gerçekleri öğrenmek için bazen çok geç olabilir.