Ben Zeynep. Yirmi yedi yaşındayım. Yalnız büyüdüm. Aile dediğim şey, çoğu zaman eksikti. Belki bu yüzden biri beni sahiplensin, “sen bensin artık” desin diye çok bekledim.
Tarık’la tanıştığımda içimde bir boşluk dolmuş gibiydi. Onun yanında kendimi var hissediyordum. Sevgiyle değil, daha çok bir aidiyet duygusuyla sarıyordu beni. Ama ben bunu sevgi sandım. Onunla evlenmeye karar verdiğimde, aslında içimde küçücük bir ses, “Emin misin?” diye fısıldıyordu. Ama susturdum. Çünkü yalnız kalmaktan daha çok korkuyordum.
Düğün günü geldiğinde, kuaförden çıkıp gelin odasına girdiğimde, aynada kendime bakarken içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Kıpırtılı bir şey… Gözlerimin içi gülmüyordu. Ama yine de dudaklarıma gülümsemeyi öğrettim.
Tam duvağımı takacakken kapı çaldı. Kuzenim açtı. İçeri orta yaşlı bir kadın girdi. Tanımıyordum.
“Zeynep,” dedi adımı bilerek….. diğer sayfaya geçerek detayları öğrenebilirsiniz.